10 Nisan 2009 Cuma

Darwinizmin Toplumlara Uygulanması: Sosyal Darwinizm

Yirminci yüzyılın insanlık tarihinin en karanlık, en tehlikeli, en çok kan dökülen, insanların korku ve şiddete en fazla maruz kaldığı yüzyıllardan biri olduğu herkesçe bilinmekte ve kabul edilmektedir.

Hitler, Stalin, Pol Pot, İdi Amin gibi diktatörlerin zalimliğini, milyonlarca insanı nasıl soykırıma uğrattıklarını, birçok Batı ülkesinde yüz binlerce insanın sadece hasta, sakat veya yaşlı olduğu için nasıl zorla kısırlaştırıldığını veya ölüme terk edildiğini; acımasız rekabet nedeniyle dünyanın her yanında insanların ezildiğini ve sömürüldüğünü; ırkçılığın kimi devletlerin ideolojisi haline geldiğini ve bazı ırkların insan bile sayılmadığını; Doğu ile Batı, komünist ile kapitalist, sağ ile sol arasında çatışmalar, sıcak ve soğuk savaşlar yaşandığını; bu nedenle aynı ülke halklarının, hatta kardeşlerin bile birbirlerine düşman hale geldiğini herkes bilmektedir.

Ancak çoğu zaman fark edilmeyen, 20. yüzyılı böylesine çalkantıların, kargaşa, savaş ve çatışmaların içine iten, insanlar arasında kin ve düşmanlığa sebep olan ideolojik temeldir. Bu ideolojik zeminin temelleri 19. yüzyılda İngiliz ekonomist Thomas Malthus ile atılmıştır. Din ahlakından uzak yaşayan bazı insanlar tarafından kabul gören bu çarpık fikri temel, yine bir İngiliz olan sosyolog Herbert Spencer ile güçlendirilmiş ve Charles Darwin'in evrim teorisi ile yaygınlaştırılmıştır.

Charles Darwin, evrim teorisi ile, temeli bencillik olan materyalist felsefeleri doğa bilimlerine uygulamaya çalıştı. Allah'ın doğada var ettiği dayanışma ve yardımlaşma örneklerini göz ardı ederek, tüm canlıların sözde acımasız bir yaşam mücadelesi sürdürdüklerini öne sürdü. Hatta hiçbir bilimsel delile dayanmadan, aynı acımasızlığın insan toplumları için de geçerli olduğunu iddia etti. Darwin'in evrim teorisi, toplumlara uygulandığında ortaya "Sosyal Darwinizm" çıktı.

Sosyal Darwinizmin Yıkıcı Etkisi:

Her ne kadar kimileri sosyal Darwinizmin 19. yüzyılın ikinci yarısında doğmuş, 20. yüzyılın ilk yarısında da etkisini yitirmiş bir sosyal teori olduğunu ileri sürse de, bu teorinin toplumların ve üzerindeki olumsuz etkisi çok daha zarar verici oldu. Hayatın sözde bir "mücadele alanı" olduğu, insanın bu mücadeleyi kazanmak ya da en azından bu vahşi ortamda "ayakta kalmak" için yaşaması gerektiği sapkınlığı, çarpık bir "dünya görüşü" olarak yaygınlaştı. İnsanlığa felaket getiren yeni yaşam biçimleri ortaya çıkardı. Bu yeni yaşam biçimleri; komünizm veya faşizm gibi totaliter ve kanlı ideolojilerin, sosyal adaleti göz ardı eden vahşi kapitalizmin, ırkçılığın, etnik çatışmaların, ahlaki dejenerasyonun ve daha pek çok "bela"nın kaynağı oldu.

Sosyal Darwinizm, mevcut kötülüklere, acımasız politika ve uygulamalara bir anda sözde bilimsel bir geçerlilik kazandırdı. Hiçbir bilimsel dayanağı bulunmayan bu akımla birlikte, acımasızlık, vahşet ve zulüm pek çok kimse tarafından olağan karşılanmaya başlandı. İnsanlar ve toplumlar arası ilişkilerde merhamet, şefkat, anlayış, özveri, yardımlaşma ve dayanışma gibi din ahlakının gereği olan erdemler göz ardı edildi. Zulmün uygulayıcıları -kendilerince- zalimliklerinin bilimsel bir temele sahip olduğunu iddia ediyor, yaptıkları vahşetin bu şekilde makul karşılanabileceğini zannediyorlardı. Elbette bu iddiaları ve zanları, çok büyük bir yalan ve yanılgıdan ibaretti.

Bu yazıda, Darwinizmin toplumların ve bireylerin yaşamı için neden ciddi bir tehlike olduğunu anlamayan veya anlamazlıktan gelenlere, bu teorinin geniş çapta kabul görmesinin ve özellikle genç nesillerin bu teoriyle eğitilmesinin tehlikelerini göstereceğiz.

İkinci olarak da, Darwin'in ve her evrimcinin sosyal Darwinistler ile aynı görüşte olmadığını savunanlara bir cevap verecek; her evrimcinin, evrim teorisini kabul etmekle aslında sosyal Darwinizmi de kabul ettiğini açıklayacağız.

İnsanları bir tür hayvan gibi görme yanılgısına kapılmış olan evrim teorisinin ortaya koyduğu yaşam modeli acımasızlık, sevgisizlik, bencillik, çıkarcılık üzerine kuruludur. Darwinizm, insanların hayvanlar gibi yaşadığı ve davrandığı bir dünya kurma özlemindedir. Sosyal Darwinizmin öğretileri ve uygulamaları da bu gerçeği gözler önüne sermektedir. Sosyal Darwinizmin sapkın görüşlerine göre, yaşlı ve yardıma muhtaç konumdaki bir insanın bir akşam evinde otururken hiçbir gerekçe olmadan sürüklenerek evinden çıkarılıp katledilmeye götürülmesi olağandır. Özürlü insanların, toplama kamplarında biraraya getirilip ölüme terk edilmeleri normal karşılanır. İnsanların kafataslarının ölçülüp, bu ölçümlere göre sınıflandırılmaları gerekir, sözde alt sınıflarda olanlar acımasızca ezilir, sömürülür ve ortadan kaldırılır.

Şüphesiz bu çok sapkın ve tehlikeli bir düşünce yapısıdır. Bu tehlikenin farkında olmak, söz konusu teori ve bu teoriye dayalı ideolojilere karşı gerekli fikri önlemlerin alınması açısından son derece önemlidir. Unutmamak gerekir ki, Darwinizm ve Darwinizmi temel alan tüm toplum modelleri insanlığı büyük felaketlere sürükleyecek modellerdir. Allah'ın insanlara emrettiği ve Kuran'da bildirilen güzel ahlak ise, toplumları her zaman için refaha, huzura ve barışa götürecek bir ahlaktır.


"...Kim imanı inkar ile değişirse, artık o dümdüz yoldan sapmış olur." (Bakara Suresi 108)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder